15.3.14

iki kere gri


Neydi uğraşı?

Önce içinden geçirdi bunu uzaklara bakarken. Ve sordu camda fark ettiği aksine neredeyse dudaklarını hiç kımıldatmadan. Cevap öncesinde nefesiyle buğulandırdı camı.

Bu kendisinden kaçışıydı...

Vardıysada eğer, henüz bulabilmiş değildi cevabı. Evet, biliyordu bir şeyler vardı yerli yerine oturmayan.

Bilmediğiyse var sandığının yokluğuydu…

Eski bir eve konuk oldu. Misafir yatağındaki beyaz sabun kokusunda aldı en basit haliyle hissettiklerine dilinin yetmediklerini. Binlerce kelimede bulamadığını, yataktan yanağına geçen bir soğuklukta buldu.

Birikiyordu her ne ise biriken… Kalemde mürekkep olan, gönülde çıkmaz leke.

Sevinç su ise, acı toprak… Birikiyordu acı, çekilince su. Birikiyordu gökyüzünde toprağın hasret kaldığı. Birikiyordu dua bekleyen ölüler.

Ne beyaz gömlek, ne nar! Hafiflikte değildi bu, ağırlığıydı var olmanın. Tek farkı dayanılıyordu. 

O gecenin sabahında güneşi beklemedi kalkmak için. Ucuna oturduğu yataktan, sırrı bozulmuş aynaya bakarken okudu şiirini. En uyumsuz kelimeleri seçti. Söylenmesi en zoru değil. Zorun ne olduğunu bulamayışındandı. Hatırında kalmamıştı en üzüldüğü an. En sevindiği de öyle.

İçten içe hiçbir zaman istemedi, benimseyemedi dilinden bir türlü düşmeyen kesinliği.  Rahatlıktı bu. Düşünmeye yer kalmamasıydı.

Bilmediğiyse var sandığı yerinin yokluğuydu…

Beyazın zıttı siyah değildi O’na göre, griydi. Ve iki kere gri dedi.

Yerini yadırgamayı, ait olamayışı yineledi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder