20.8.13

sekizin üstünde takıldı kaldı.

Sadeliğin ikramıydı.

Saati gösterene akrep, dakikayı gösterene yelkovan denilirken ona sadece saniye denildi.

Arada kaldı… ne akrebe gücü yetti, ne de yelkovana. İşin açıkçası kendine yetecek gücü de kalmamıştı. 

Onun orada olduğunu gösteren tek belirti; sekizin üstünde kalıp çıkardığı sabit sesti.

Ne denirdi o sese?  son demler? çıkmadık candan umut kesilmez?  Hayır fazlaca laf kalabalığı ve iyimsercilikti bu. “Hayatta kalma mücadelesi” denilebilirdi belki. Mücadele kısmı lafügüzaftı tabi, alışkanlıktı.

Evet hayatta kalma denebilirdi, hem öyle ahım şahım şeylere de gerek yoktu bunun için.  Zaten çeyreğe gidemeyip, sekizin üstünde kalmıştı. Öyle ya en iyi meziyetiydi kalmak, ve mutat hüneriydi yalnızlık. Şair sanki onun için demişti: “yalnızın gelmesi de yoktur, gitmesi de onun kalması vardır hep” diye.

Koca odada kendisinden başka; duvardaki priz deliği görünmesin diye tam karşısına asılmış çerçevesi simli, ucuz görünüşlü bir tablo vardı.

Biri kahverengi kula, biri siyah bir diğeri de demirkırı olan üç atın resmedildiği bir tabloydu bu. Atlar ya gerçekten koşuyorlardı ya da koşsunlar isteniyordu. Üçünün de farklı renkte olması pek doğal gelmedi gözüne. Zorlamayla bir araya getirilmiş ve koşturulmuş olduklarına karar verdi. Hal böyle olunca samimi gelmedi tablo, inanmadı.

Buna inanmadığı gibi hiçbir zaman büyük inançları da sahiplenemedi. 

Zamanla düzelir belki diyip geçiştirdi. Sahi kendisi göstermiyor muydu zamanı? 

Peki kendisi için ne kadar bekleyecekti? Ya atlar?

Düşündü biraz, çıkarttığı sabit ses kolaylaştırıyordu düşünmesini. Ne atların üstündeki terdi zamanı gösteren, ne de kendisi.

Nicedir asılıydı o tablo, kendisi de öyle…

Ve dedi;  zaman bizi asılı olduğumuz yerlerden aldıklarında belli olacak.

Çünkü arkamızda kalan, kapladığımız alanla, duvarın tümü arasındaki rengin farkıydı zaman.

Uyumsuzluk tonuydu. Kararmaydı, isti zaman. Duvara sinen sigara dumanıydı. Bir sineğin hayatı, ve bir çocuğun boyunu ölçmek için duvara atılan çentiklerdi zaman.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder