14.6.13

şharhonum omzumda kaldı

Ölümünden yedi yıl önceydi…

Takmak için mevsimi değildi. Ama ilk şharhonumdu ve köy için hazırlanan valize konulması gereken en önemli şeydi benim için.

İlk O’na gösterecektim çünkü dedem’e.

Kendisiyle aynı dili konuşamayan bir torunu vardı. Yağmurun, rüzgârın sesini aynı şekilde duyan ama duyduğu sesleri aynı şekilde ifade edemeyen…

O’na bende senin gibi Çerkes’im dede demek isteyen, bunu O’nun görebileceği yerlerde ayak parmaklarının üstüne çıkarak, tüm eline bulaştırdığı mamursayı O’nun gibi üç parmağıyla yemeye çalışarak Çerkesliğini ispat etmeye çalışan bir torun…

Evet takmak için mevsimi değildi. Ama dedemde bile daha önce görmediğim, aklım sıra tam bir Çerkes olduğumun kanıtı olan bir şey vardı bende.

Oturup soluklanmadan, açıp valizi; en üstte duran, özenle katlanan şharhonu alıp:

        -  Dede bak ne var bende dedim. Kaybettiği bir şeyi bulmuş gibi parladı gözlerinin içi

        -  Wulan nerden buldun onu dedi. Sanki hep varmış gibi cevap vermedim.

         - Tam bilmiyorum sarmasını. Siz takıyor muydunuz? Sen biliyor musun sarmasını? diye peşi sıra ekledim soruları.

Babaannemin kinayeli gülümsemelerine aldırış etmeden

       -  At üstünde bile sarardım dedi.

Ama saramadı, unutmuştu dedem.

Saramadı başına şharhonu ve o şharhon benimde hep omzumda kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder